İskender Şengör’den
YENİ BİR AEGİNETES HARİTASI

<center> İskender Şengör’den </center><center><font color=’blue’>YENİ BİR AEGİNETES HARİTASI </font></center>

Sanal ortamda bir süredir Aeginetes tartışması sürüyor.

Aeginetes Abana’nın mı, İİlişi’nin mi, Hacıveli’nin mi, Harmason’un mu eski adıdır?

Harmason’un eski adının Aeginetes olduğunu savunan İskender Şengör, dün (11 Ekim) yeni bir harita yayımladı.

Bir ara Fransa’nın Sinop Elçiliği’ni de yapan Fourcade Pascal’ın (1768-1813) “Paphlagonia” haritasının (1806) bu kesitinde İnebolu (Ionopolis), Evrenye, İlişi, Abana (Aeginetis) Pazaryeri (Bozkurt), Ginolu ve Çatalzeytin’in yerleri gösteriliyor (bu haritada “Aeginetis”, tam “Harmason”un yerinde konumlanıyor).

Hayati Tahsin Yılmaz’ın bu konudaki görüşleri (“Abana Belgeseli 2” taslağından kısaltılarak):

Aeginetes’i, biraz ikircikli olmakla beraber Hacıveli’nin adı olarak biliyorduk. ‘Aeginetes, Abana’yı da içine alıyor’ diyorduk. Ya da Aeginetes’in yerini kimi kez ‘Abana-Hacıveli’ olarak veriyorduk.”

“Tarihçilerin çoğu Aeginetes’in yerini ‘Hacıveli’ olarak konumlandırıyor.”

“Örneğin Aidan Liddle Arrian, ‘Arrianus’un Karadeniz Seyahati’ yapıtında Aiginetes’i ‘Hacıveli’ olarak konumlar (sayfa 113).”

Klaus Belke, ‘Paflagonya ve Bitinya’ adlı çalışmasında (Viyana, 1996) Aiginetes’i şöyle tanımlar: ‘Paflagonya kıyısında, İnebolu ile Ginolu arasında bir yer ve bir akarsu.  Bugün bu yer, büyük olasılıkla İnebolu’nun 24 km doğusundaki Hacıveli’dir (sayfa 158).’”

Aeginetes’i az da olsa “Abana” olarak algılayanlar da var.”

James Playfair, “Antik ve Modern Coğrafya’ adlı çalışmasında (Londra, 1831), Aeginetis için ‘Ayni adlı akarsuyun ağzındadır’ diyor (s 15).”

İskender Şengör’ün de katkısıyla, ‘Aeginetes‘in bugünkü adı Hacıveli’ olduğu görüşümüz değişti: Aeginetes, Abana’nın bilinen en eski adıdır!”

“Anlamı ‘keçililer’ olan Aeginetes‘i Aeginalılar (Yunanistan‘ın Atina yakınlarındaki bir ada halkı), ‘Karadeniz’deki deniz  ticaretlerinin üssü’ olarak kurmuştur (İÖ 450 dolayı).”

Akdeniz ve Karadeniz’de tecimsel üstünlük kuran Aeginalılar’ın yaşam düzeyleri, öteki kent devletlerinden üstündü.”

“Aeginalılar, İsadan Önce (İÖ) 8. yy’da gümüş para da bastırmıştır.”

Aeginalılar‘ın, büyüklerinde 200 kişinin kürek çektiği yüzlerce gemisi var. Bu gemiler, fırtınalı havalarda, ‘üst’ olarak konumlanan Ezine Koyu‘na sığınıyor.”

Ezine Koyu, Bozkurt’a doğru (Bayramgazi‘ye dek) uzanıyor.”

Ezine Koyu, Kerempe-İnceburun arasındaki en büyük koydur.”

İskender Şengör‘e göre, Ezine Koyu‘ndan gemilere kereste’den başka, porselen ve harç yapımında da kullanılan ‘pekmez toprağı’ (kaolen) ile kil-mineral bileşimi olan, gemilerin boyanması için, bugün İnebolu evlerinde gördüğümüz aşı boyası (okr) da yüklenir.”

Kirse Kayası‘ndan Karabalçık‘a giden yolun (tünel-mağara), pekmez toprağı için kazıldığını düşünüyoruz.”

Ezine“ sözcüğünün kökeninin de ‘Aegina’ olduğu anlaşılıyor: ‘Aegina’nın Yunanca (Αίγινα) okunuşu ‘Ezine’ye çok yakın: ‘Ezina/Hezina’ gibi. ‘Aeginetes’in Yunanca okunuşu da ‘Ezinetes/Hezinetes’tir.”

İskender Şengör‘ün sorusu şu: ‘Madem ki Aeginalılar gemilerini Ezine Koyu‘nda barındırıyor, niye Hacıveli‘de otursunlar?”

Aeginetes, Hacıveli Çayı‘nın değil, Abana Çayı’nın adıdır!”

“O zaman Abana‘dan Hacıveli‘ye kıyıdan ‘katır yolu bile yok.”

Şengör, ‘Buldum!’ diyerek Harmason‘un eski adının Aeginetes olduğunu kanıtlamaya ve Harmason dolayındaki ‘bulgu’lara ulaşmaya çalışıyor.”

“Bizce (HTY) Aeginalılar Harmason‘a değil de, gemilerini bağladıkları Kirse Kayası‘na daha yakın olan Zeytinlik, Yukarı Abana ve Bozkurt’a doğru yerleşirler (o zaman Aşağı Abana yok).”

“Gezgin Per Minas Bıjişkyan, Ezine Çayı‘nın doğusunu vurgulayarak, ‘Ekinetis Çayı, aynı adı taşıyan küçük şehri sulardı’ diyor (Pontus Tarihi” s 26).”

Aeginetes, Eski çağlarda İnebolu, Ginolu ve İstefan’la beraber öne çıkıyordu. Bu dört yer, yalnızca kıyılarımızın değil, Paflagonya’nın da önemli kentleri arasındaydı.”

Aegina zamanla gücünü yitirdi ve İÖ 210’da tümüyle ‘kent devleti’ etkinliği de kalmadı.”

“Bu arada ”Aeginetes”in adı, her nedense ‘Apana’ olarak değiştiriliyor.”

“Çoğu tarihçi Aeginetes’in yerini karıştırdığı gibi, sonraki adını da karıştırmış: Aeginetes’in sonraki adını ‘Apana’ (Abana ya da Hacıveli) yerine ‘İlişi’ (Inichi ya da Ghinuk) olarak veriyorlar. Bu iki ad da (Inichi ve Ghinuk) İlişi’nin eski adlarıdır.”

“’Aeginetes’i ‘İlişi’ olarak gösterenlerin tümüne yakını, yer olarak Abana ya da Hacıveli’ye (çok azı da Harmason’a) koyuyor.”

“Bu adlara bir de ‘Aildun/Aildum’u ekleyeceğiz.”

James Playfair, ‘A System of Geography’ yapıtında, Aeginetes Çayı’nın ağzındaki kenti ‘Aeginetis, Guinuc ya da Aitdun’ olarak betimler (Cilt 5, s. 15). Burada ‘Aitdun’ olarak yazılan ‘Aildun/ Aildum’u haritalarda daha çok ‘Harmason’un yerinde buluyoruz. Yalnızca ‘ad’ olarak değil, ‘güç- büyüklük’ olarak da Harmason’un kısa bir süreliğine ‘Abana’nın önüne geçtiğini düşünüyoruz.”

“Bu adlardan birinin gösterildiği haritalarda ötekiler yoktur.”

Aeginetes, Paflagoya’nın (sonrasında bölgemizin) önemli bir kentidir. ‘Önemli kent’ olma özelliği Apana, Ghinuk/Inichi ve Aildun adlarında da sürer. Dahası, bu adlar kimi kez İnebolu’nun da önüne geçer (kimi haritalarda bu adlardan biri varken, İnebolu yoktur).

Cevat Coşkun (İlişi, 1944), ‘1500’lü yıllarda Cenevizliler köye (İlişi), zamanın ünlü İtalyan Diplomatı Kardinal Girolamo Ghinucci’nin (1480-1541) adını verdiler: Ghinucci. Bu ad zamanla Ghinuc, Ghinuc, Guinuc, Ýnucci, İnucci ve ‘İnishi’ oldu. 1800’lü yıllarda ‘İlişi’ adı dilimize daha yakın gelmeye başladı’ diyor.

Cevat Coşkun, İlişi’nin eski adının ‘Aeginetes’ olduğunda direniyor.”

“Dahası, Aeginetes’in ‘İlişi’ olduğuna kendisini öylesine kaptırmış ki, Aeginetes Çayı’nı da İlişi Çayı olarak algılıyor. Oysa İlişi Çayı 40; Ezine Çayı 55 km uzunluğundadır ve haritalarda ‘Aeginetes Çayı’ olarak gösterilen çay, daha uzun olan Abana Çayı’dır (Ezine).”

“’Apana’nın ‘Abana’ya dönüşmesinin nedeni açık: Candaroğulları ya da Osmanlılar bölgemizi sınırlarına kattıkça, yerleşim yerlerinin adlarını belirlemek (yazıya geçirmek) gündeme geliyordu. Bu adların Yunanca, Latince ya da öteki Batı kaynakları yerine Arapça kaynaklardan alınması bu sonucu doğurdu (o dönemde Doğu, bilim ve teknikte Batı’dan ileriydi). Doğrudan Batı’dan da alınsa, yazı dilimiz Arapça olduğundan sonuç değişmeyecekti. Arapçada ‘p’ sesini simgeleyen tilcik (harf) yok. ‘P’ler de ‘b’ ile yazılıyor. Bu nedenle Apana, Türkçeye Abana olarak aktarılmıştır.”

Etiketler