“Elimi Bırakma“ Romanı Bilgi Yayınevi’nde Çıkan ESER KEMAL‘LE SÖYLEŞİ

Kendinizi Tanıtır Mısınız?
İstanbul Kadıköy doğumluyum. Anne ve baba tarafından da Abanalıyım. Bir dedem merkezden Kaptan Nurettin Çakır, diğeri ise Yukarı Abana doğumlu, Langa’da marangozluk yapmış olan Kemal Pehlivanoğlu. İsmim de kendisinden gelmekte. 2010 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra özel sektörde farklı firmalarda bütçe planlama ve finansal raporlama alanlarında çalıştım. 2016-19 yılları arasında da Dürbün Yazarlar Topluluğu’nun genel yayın yönetmenliği’ni üstlendim, edebiyat alanında yazılar kaleme aldım.
Sizi Roman Yazmaya İten Nedir?
Roman okuma alışkanlığına sahip bir anne ve her konuda bilgisi olmasına her zaman şaşırdığım bir babanın evinde büyüdüm. Çocukluğumda ansiklopedi okur, atlaslarda ülkeleri işaretler ve sürekli babamla fikir yarıştırırdım. Farklı coğrafyalara ilgim böyle gelişti ve üniversite yıllarından itibaren de yoğunlukla Ortadoğu’yu merkeze alan bir bakış açısı edindim. Her bireyin kendi dünyasına dokunmayan, görmek istemediği o kadar “gerçek” durumlar oluyordu ki bunu ancak “gerçeküstü” bir şekilde edebiyatla anlatabileceğime karar verdim ve yazmaya başladım.
Elimi Bırakma, Refika’nın Dilinden Anlatılıyor. Refika’yı Konuşalım Mı Biraz?
Refika, Suriye’nin Halep kentinde yaşayan, babası çarşı esnafı annesi ev hanımı ve bir de ufak kardeşe sahip olan tipik Suriye orta sınıfı bir ailenin genç kızı. Üniversite sınavlarının kıyısına geldiği günlerde mimar olma hayalleri artık tamamen açığa çıkan, zihni birçok konuda berraklaşan ve ne istediğini tam olarak ortayan biri olarak karşımıza çıkıyor. Ancak ülkenin kaderinden bağımsız bir yaşam sürmek mümkün olmuyor. Birlikteliğe başladığı Ali, Ali’nin kuzeni Zeyneb, üniversiteden tanıştığı Feyza ve Sada ile birlikte yaşananların gölgesinde bir umuda tutunmaya çalışıyorlar diyebiliriz.
Yalnız Halep Değil, Suriye’nin Farklı Kentlerine De Dokunuyor Öykü…
Evet, Ali İdlib’de yaşayan bir ailenin çocuğu. Yazları Zeyneb’in babası olan amcası Zülfikar’ın yanına çalışmaya geliyor. Aynı zamanda Ali, ailesinin İştebrak’tan Cisr-el Sugur’a oradan da İdlib’in merkezine sürüklenen yaşamlarının bir hafızası. Babasından dinlediği 30 senelik hikayenin hüznünü Ali’nin tavırlarında bulabiliyorsunuz. Geçmişini şimdiki zamana taşıyan bir karakter… Refika’nın üniversiteden arkadaşı Feyza ise Humus’tan Halep’e okumaya gelmiş. “Devrimin Başkenti” diye kodlanan Humus’un geçtiği süreçlerle Feyza’nın yaşamı paralellik gösteriyor deyip bırakalım.
Bir Yerden Sonra Da Antakya Günleri Başlıyor…
Aslına bakarsanız dünya üzerinde yaşayan insanların çoğu mülteci… Ama kendileri ama ataları. Çoğunluğu ekonomik, ancak yine büyük bir kısmı da siyasal ve sosyal sebeplerden ötürü yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalmış. Refika da öyle. Onlar, savaşın ilk yıllarında ayaklarının altından kaydığını düşündükleri topraklarının üzerinde yürüyerek mülteci oldular. Bu bir insan için tamamıyla aşılması mümkün olamayabilecek derin bir olgudur. Refika da Antakya günlerinde bunu yaşıyor, hissediyor. Davranışlarına bir ölçüde bu hal şekil veriyor.
Son Olarak, Kitabı Suriye Halklarına Ve Alân Kurdi’ye Adamışsınız…
Kimse mülteci olmak istemez. Hele savaş ikliminden kaçıp bir başka ülkenin kıyılarına cesedinin vurmasını kimse göze almak istemez. Ancak bu acılar yaşandı. “Elimi Bırakma” da insanın en öz halini esas alan, bütüncül yaklaşımlara karşı bireyin yaşamını anlatan bir roman ve çıkışı itibari ile Suriye halklarına, önermesi dikkate alınarak da Alân Kurdi’ye adandı (HTY).